29 Aralık 2018 Cumartesi

Vergi Davalarında Başarı Elde Etmenin Maddi Yolları

Vergi Davası

Vergi Davalarında Başarı Elde Etmenin Maddi Yolları


Öncelikle vergi davasına konu bir olayla karşılaştığında önünüze üç farklı seçenek çıktığını söyleyebilirim. Ya davayı bizzat kendi yazdığınız dilekçe ile açacaksınız, ya bir uzmanın yardımı ile kendiniz açacaksınız ya da bir avukat vasıtasıyla davanızı açabilirsiniz. Bununla birlikte aşağıda anlatacaklarım avukatla çalışmaktan ziyade kendi davanızı açma tercihinde bulunmanız durumundaki tavsiyelerime ilişkin olacaktır.

Hangi seçenek tercih edilirse edilsin önemli olan şey uyuşmazlık konusu vergiyi doğuran olayla ilgili tüm bilgi ve belgeleri toplamak olmalıdır. İddialarınızı ve savunmalarınızı bu veriler üzerine bina edeceğinizden vergilendirmede dikkate alınan hiçbir unsuru ihmal etmemeniz gerekir. Sözleşme, yoklama fişi, banka hareketleri, ihbarname gibi yazılı; öğrenme, işi bırakma, reddedilme gibi fiili tüm gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp bunların vergi uygulamaları karşısındaki durumlarını tespit edip toparlamalısınız. Daha sonra mevzuat araştırması yaparak, makale, içtihat okuyarak ya da bu işleri bir uzmana yaptırarak size verdiği bilgiler ışığında kafanızda yapılan işlemlerin mevzuata uygun olup olmadığı hakkında bir düşünce ortaya çıkacaktır. Bu düşünce muhatap olduğunuz uygulamanın mevzuata aykırılığı yönünde ise zaten dilekçede yer vermelisiniz, mevzuata uygunluk ama haksızlık oluşturduğunu düşünüyorsanız kesinlikle dilekçede yer vermeyi ihmal etmeyin derim.

Dilekçe hazırlamaya başladınız. Dilekçenin girişinde olayın çok kısa bir anlatımını yapın. Çünkü davacılar genelde hakim sanki olaya vakıfmış gibi sorunun kendileri için en önemli noktası olduğunu düşündüğü kısımdan anlatmaya başlar. Oysa hakim sizin sorununuz hakkında o aşamada sizin kadar bilgi sahibi olmadığından daha dava başlamadan dosyayı okuyup anlamak sıkıcı ve yorucu bir hal alır. Hatta şunu söyleyebilirim hakimlik yaptığım süre zarfında harcadığım mesainin büyük kısmı olayı çözmek için değil, anlamak ve gerekli belgeleri tasnif etmekle geçmekteydi. Bunun böyle olmasının tek sebebi yalnız davacının yersiz ve ilgisiz anlatımları değil, davalının istenen belgeler yerine tarh dosyasında ne var ne yok her belgenin fotokopisini göndermesinden kaynaklanmasıydı. Bu nedenle olayın kısa bir özetinden sonra yapılan işlemlerin neden hukuka uygun olmadığından bahsederek en sonunda da davadaki istemlerinize yer vermelisiniz.

Davanızı kısa ve öz beyanlarla oluşturmalısınız. Vergi dava dilekçelerinin 3 veya 4 sayfayı geçmesi gerektiğini düşünmüyorum. Bazı özel durumlarda tabi ki gerekli ise daha fazla sayfa kaleme alınabilir. Ancak ne kadar veciz ve vurucu anlatırsanız dilekçeniz o kadar etkili olacaktır. Hakime hukuk fakültesi ders kitaplarındaki prensipleri öğreten, yersiz duygusal düşünceler veya yakınmalar beyan eden, dil bilgisi kurallarına aykırılık taşıyan, anlamsız paragraflara yer veren bir dilekçe ile ulaşmak istediğiniz amaca yakınlaşmanız güçleşir.

Bu anlatılanlar yanında dava dilekçenize ek olarak ihtilaf ile doğrudan ilgili olan belgeleri eklemelisiniz. Örneğin ödeme emrine karşı açtığınız davada tahakkuk fişlerini, ihbarnameleri, hesap döküm kartlarını vs. eklemenize gerek yok. Hakim gerek görürse kendisi isteyecektir. Ancak ödeme yaptığınıza ilişkin belgeler, borcun zaman aşımına uğradığına yönelik tebliğ alındıları veya borcu yapılandırdığınıza yönelik belgeler varsa tabi ki eklemelisiniz. Demek istediğim dosyanın gereksiz yük ile hantal hale getirilmesinin çözüme hiçbir faydasının bulunmamasıdır.

Davanızı açarken veya açmadan önce gerek vergi mahkemesi hakimlerine gerekse de mahkeme başkanına tereddütlerinizi gidermek için fikir sorabilirsiniz. İdari yargı hakimleri dosya üzerinden çalıştıkları ve duruşmaya çok nadir çıktıkları için istisnalar hariç ziyaretlerden yakınmazlar. Bu nedenle kafanızı karıştıran her hususta muhtemel karar sonucu hariç danışmaktan çekinmeyin. Bu usuli hata yapma riskinizi azaltacaktır.

Son olarak, duruşma olayın çözümü açısından idari yargıda önemli bir yer tutmamakla birlikte, başınıza gelen olayın size verdiği zarar hukuka aykırılığın muhtemel etkisinden daha bariz ve baskın ise duruşma istemenizi tavsiye ederim. Çünkü bazı durumlarda yazılar duyguyu ifade etmekte zorlanabilir. Bu şekilde hakimleri takdir alanı bulunan konularda ikna etmeniz mümkün olabilir. Bu noktada bir anımdan bahsetmek istiyorum. Bir gün duruşmaya çıktık. Davacı olarak perişan halde bir kadın duruşma salonuna girdi. Taraflar söz almaya geçince davacı kadın göz yaşlarına hakim olamadan olayı nakletmeye başladı. Yaşlı ve bakıma muhtaç annesinin yanında ev yapılması için zar zor aldığı taşınmazını kat karşılığı müteahhitte devretmiş. Ancak ev yapılmadan önce yüklenicinin vergi borçlarından dolayı tüm mal varlığına haciz konulmuş. Kadıncağız ne arsasını geri alabiliyor ne de müteahhide açacağı hukuk davasından ümidi varmış.

Tek yolu müteaahidin vergi borçları nedeniyle kendi mülküne konan haciz işlemine karşı dava açmak olarak görmüş. Duruşmadan sonra müzakereye geçince, dosya kapsamındaki belgeler kadının anlatımını doğruladığını görerek, idari yargıda menfaat bulunması dava açmanın koşullarından olduğundan, davacının dava açmada menfaati (sübjektif ehliyeti) bulunduğunun kabul edilmesi yönünde karar vermenin daha vicdani olacağından bahsederek, haczin kadının taşınmazı üzerinde bulunan kısmının iptaline karar verilmesi konusunda heyeti ikna etmiştim. Bu olay gösteriyor ki başınıza gelen olayların vahametinin objektifliği hakimin takdir alanını sizin için genişletmesini sağlayabilir. Ancak daha önce de dediğim gibi bu yönde ileri sürülecek beyanlar yersiz ve abartılı ise bunu aktarmaktan sakınmak ise daha doğru olacaktır.

3 yorum: