Bumsuz’da Silahlı Çatışmaya Ramak Kala - Hüseyin SARI
1974 yılında Ankara, Abidinpaşa’ya taşındığımızda, başta Avukat Tevfik Demir abimiz olmak üzere, Bumsuz’dan Başaranlar, Koçlar, Yüceller ; Kütükuşağı’dan Akınlar gibi pek çok tanıdıkla komşu olduk. Beraberce güzel günler geçirdik, geniş bir aile gibi…
Sanırım 1977 senesi idi. Bir ilkbahar günü, Osman Koç’un damadı, sık sık mahalleye gelen ve artık arkadaş olduğumuz Bayram Aytaç,köyleri Bumsuz’a günübirlik bir gezi teklifi üzerine yola çıktık.
Yollar çamur olduğundan arabayı köyde bırakıp, babasıgillerin oturduğu Lalolar (Aytaçlar) Yaylasına traktörle gittik. Birkaç hanenin oturduğu yaylaya vardığımızda bizi sevinçle karşılar gibi görünseler de bir sorun olduğu açıktı. Çok geçmeden anlaşıldı. Hemen, evlerinin dibindeki ekinle ilgili çıkan bir tartışmada, köyden birisine bir iki tokat atılmış. Bunu hazmedemeyen yakınları öfke içindeler! Tehlikeli duyumlar var ! Toplanıyorlar, baskına gelecekler… Gelen son haberde, durum çok ciddi ! Silahlanmış kalabalık bir gurup yola çıkmak üzere !!!
Evlerin bulunduğu yamaçtan aşağısı düzlük. Yaklaşık 2 km kadar ileride arazi tekrar yükseliyor ve bir tepe ile sonlanıyor. Gelirlerse o tepeden gelecekler. Herkesin gözü orda ! Bir durgunluk, çaresizlik hissediyorum, yanımdakilerde ! Ne yapacaklarını bilemez haldeler ! Başları öne eğilmiş, pusmuş durumdalar ! Fakat…! Birden sessizlik bozuldu ! Hepimizin odaklandığı tepeden 1,3…derken, çoğaldılar… Çok kalabalıklar !!! Geliyorlar !!! Geliyorlar !!! Çığlıkları yükseldi !
Aynı anda yanımdakilerdeki o durgunluğun yerini bağırışmalar , koşuşmalarla beraber, tarif edilemez bir panik , bir korku havası aldı ! Ben de ne diyeceğimi , ne yapacağımı bilemez haldeyim ! Gözüm bir o yanda, bir bu yanda, dehşet içinde izliyorum ! Konuşmalarında silah sözcüğü geçince , dayanamayıp soruyoruyorum : Kaç silahınız var ? diye ! “5-6 tane “ diyorlar !
Onlar telaş içinde, mermilerini paylaşıp silahlarını kontrol ederken, aklıma bir plan geldi : Vakit kaybetmeden gidip onları durdurmak ! İçlerinde yakından tanıdıklarım vardır, onların aracılığıyla kalabalığı durdurabileceğimi düşünüyorum ! Yoksa korkunç şeyler olacak !
Yine de sorayım dedim, yanımdakilere, gideyim mi, diye. Daha laf ağzımdayken “Git” dediler ! Oralı olmayan bir çocuğu da, yol tarifi için yanıma verdiler . Hızlı ve ürkek adımlarla, insan boyu kadar yükselmiş ekinlerin arasından daracık yolda yürürken bu öfkeli kalabalığa ne diyeceğimi de düşünüyorum ! Her ihtimal, sonuçlarıyla film gibi gözümün önünden gelip geçiyor ! Ama ne olursa olsun amacım, bir an önce varıp onları durdurmak ! Zaman daralıyor !
20-25 dakika yürüdükten sonra kalabalıkla yüzyüze geldik. 8-10 kişinin elinde tüfek vardı. Diğer silahlar varsa da görünmüyordu. İçlerinde tanıdıklarım vardı. Fakat en önde, elinde tüfekle Mılomar’ı (Ömer Erdem) görünce içim rahatladı !
Mılomar, İtfaiye Meyadanının müdavimlerindendi. Daha çok oradan tanıyordum. Beni severdi. Konuştuğumuz da olurdu, zaman zaman. Sözü dinlenir, saygın birisi .
Hiçbir şey demeden ona doğru yöneldim.Karşılaşmamız, samimi ve sıcak oldu !
Kısa boylu, hafif şişman olan Mılomar, kan ter içinde, yüzü de oldukça gergindi ! Biraz da mahçup gibiydi! Sanki bu hareketi kendisine yakıştıramıyordu! Lalolara karşı istenmeyen bir söz sarfetse, onların misafiri olduğumdan incinebileceğimi düşünecek kadar da hassastı. Sanki laf ağzına geliyor da tutuyor gibiydi !
Ben ise, basit bir olayı bu kadar büyütmeye gerek olmadığı, büyüklük sizde kalsın gibi bir kaç laf edebildim ancak.
Oturup birer sigara içtikten sonra Mılomar, kalabalığa eliyle geri dönün işareti yaptı! Onlar köye doğru yol alırken ben de çocukla, bu sefer ayakarımızı yere daha da basarak ve göğsümüz kabararak yürüyoruz!
Yaylaya vardığımızda herkesin yüzü gülüyordu! Fırtına dinmiş, korku atlatılmıştı !
Epey bekledikten sonra gece, Bayram’la beraber, yakınları Como’nun kamyonuyla dolaşık bir yoldan köye, oradan da Ankara’ya döndük.
Bir bahar gezintisi de böylece ,unutamıyacağım bir anıyla sonlanmış oldu.
Hüseyin SARI'nın facebook profilinden alınmıştır.