23 Aralık 2018 Pazar

Netflix’ten Bir Distopya Dizisi: 1983

1983

Netflix’ten Bir Distopya Dizisi: 1983


Yaratıcılığını Joshua Long ve Maciej Musial’in üstlendiği 1983, Netflix’in yerel orijinal yapımlarından biri. Dizi hiç şüphesiz birinci bölümün hemen başında sergilediği işkence sahnesi ile adından ve dahası konusundan sıklıkla bahsettireceği mesajını vererek başlıyor. Varşova’da, 1983 tarihinde yaşanan bir patlama ile başlayan olaylar dizisi Polonya’yı yepyeni bir güç yapıyor. Dizi, kent merkezinde yaşanan intihar saldırısının ardından gizli anlaşmalara dayandığı söylenen bir tehlikenin yansımasını ele alıyor. Genel anlamda oyuncular ve teknik ekip harika bir iş çıkarmış. Patlama anına dair görsel efektler sahneyi epey gerçekçi kılmış.

Her distopya yapımından aşina olduğumuz gri ve karanlık atmosfer burada da karşımıza çıkıyor. Soğuk yüz ifadeleri ve güvensiz ilişkiler diziyi daha da cazip kılıyor. Dizinin ismi ve kullanılan armalar, 1984 filmini ve George Orwell’in aynı isimli romanını anımsatıyor. Hatta sahneler arasında gezinirken Orwell’e selam gönderme niyetiyle yapılan güzel bir jest de var. Otoriter ve baskıcı rejimlerde görüldüğü üzere, 1983’te de tok ve emrivaki ses tonlarıyla yapılan konuşmalarla bol bol üniforma ve disipline edilmiş hayatlar görüyoruz. Öyle ki insanlar, sokaklar ve hatta binalar bile bu distopya tasvirinde yeterince keskin görünüyor.

1983 Dizisi

Devlet, parti ve yaşamların düzenlenmesi esasıyla kurgulu 1983, halkın yani geniş yığınların ne istediği üzerine beyanlar içeriyor. ABD’li psikolog Abraham Maslow’un 1943 yılında yayımladığı çalışmada da belirtildiği üzere halk öncelikle fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasını isterken, yönetimden de kendisini güvende hissettirmesini bekliyor. Çalışan adalet mekanizması toplumları sağlıklı kılarken, beklenenin aksine güvenlik endişesi otoriter rejimlerin çıkarlarına uygun bir atmosfer yaratıyor. Konuyla ilgili dizi, güvenlik ve fiziksel ihtiyaçların karşılanması konusunda bol bol göndermelerde bulunuyor. “Değişim, fedakârlıklar ister!” diyen 1983’te kalabalığın neler düşündüğünün ya da hissettiğinin pek bir önemi yok, kalabalığın istekleri “Büyük Düş” için yadsınabilir.

Otorite konusunda 1983’ün verdiği mesaj şu: Sistemin güçlü görünen düşmanlara ihtiyacı vardır. Ezebileceğini bildiği, ancak asla ve asla yok etmek istemediği bir düşman ağının her daim canlı tutulması partinin yaşaması için en önemli gereksinimlerden birisidir. Bunun dışında kalan gerçek muhalefetin ise bir şekilde yok edilmesi gerekmektedir. Dizide, yönetici erkin hedefleri uğruna halk bombalanır ve suçlu ilan edilen muhalefet üyeleri birer birer buharlaştırılır. Bu yönüyle düşünüldüğünde sivri dilli bir yapım olduğunu söyleyebiliriz.

Netflix 1983 Dizisi

Kutsal kitaplara da sık sık göndermelerde bulunan dizi, halktan koyun olarak bahsederken onları yönetecek kimselerin birer “çoban” olduğunu salıklamakta. Yığınlar ise bu durumdan rahatsız değil. Yukarıda bahsettiğimiz Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramitinin en alt basamaklarında yaşamak zorunda kalanlar diğer önemli konulara yoğunlaşamaz. Buraya kadar anlatılarla 1983 hakkında bir önfikir edinmek mümkün. Dizide, polis müfettişi Anatol (Robert Więckiewicz)’u ve hukuk öğrencisi Kajetan (Maciej Musiał)’ı başına buyruk davranışlarda bulunarak sistemin çarkına çomak sokmaya çalışırken görüyoruz. Sistemin kendisini korumaya almasıyla birlikte işler hızla kötüye gidiyor. Bu süreçte Robert Więckiewicz’ın övülesi oyunculuğu ile diziyi yeniden var ettiği söylenebilir.

Netflix Uygulamasının 1983 Dizisi

Tanrı, devlet, parti ve fedakârlık; bu kavramların tümünü birden elinde tutan güç, gerçek bir kuşatma için elbette “kararlı düşmanları” ile mücadele eden sakin ve günahsız bir erk yaratmaya yetmektedir. 1983’ün izleyenlerine verdiği en net mesajı da bu zaten. Dizide görülen mekânların çekim açıları, yönetmenlerin bu işi bir hayli ciddiye aldığı izlenimi yaratıyor. Özenle seçilmiş mekânlar ve başarılı sinematografik çalışmalar, adeta diziyi çağdaş bir 1984 uyarlamasına dönüştürüyor.

Durgun ve melankolik bir anlatıya sahip olan dizi distopya, diktatörlük ve alternatif tarih konularını başarıyla harmanlarken, halka güven konusunda da ilginç çıkışlar yapıyor. 1983, “halk sürekli kandırılmaya müsaittir” diyerek otoritenin onları kendilerinden dahi korumak gibi bir misyona sahip olduğunu vurguluyor. Polonya’da yaşanan bir terör saldırısının Sovyetler Birliği’ni parçaladığı ve büyük bir çöküşe mecbur bıraktığı fikrinden yola çıkarak ciddi bir sistem eleştirisine bürünen dizi, alternatif tarih türünü sevenler için izlenmesi gereken bir eser.

1 yorum:

  1. geçenlerde görmüştüm filmi. izlemeye değer gibi görünüyor.

    YanıtlaSil